-
1 baştan aşağı
völlig, gänzlich, von Kopf bis Fuß -
2 baştan aşağı
= baştan ayağa с ног до головы́ -
3 baştan aşağı
serdanpê -
4 baştan aşağı
"from head to foot, from top to bottom; entirely, throughout" -
5 baştan aşağı süzmek
v. look up and down -
6 baştan aşağı ıslatmak
v. wet through -
7 baştan aşağı süzmek
to eye from head to foot -
8 baştan ayağa
-
9 look up and down
baştan aşağı süzmek -
10 look up and down
baştan aşağı süzmek -
11 thoroughly
bastan asagi, tamamen, iyice -
12 baş
1. subst Kopf m; LIT Haupt n; fig Chef m, Leiter m; Anfang m der Woche, des Weges usw; Gipfel m, Spitze f des Berges; MAR Bug m; Schnecke f (an der Geige); Grundlage f einer Sache; Vermittlungsgebühr f; Haupt- (Stadt); Chef- (Arzt); Ober- (Befehlshaber);beş baş soğan fünf Zwiebeln;baş ağrısı Kopfschmerzen m/pl;-e baş ağrısı vermek fig jemandem Kopfschmerzen bereiten;-den baş alamamak überlastet sein (mit); fig sich nicht retten können vor D;baş aşağı auf dem Kopf, kopfüber;baş aşağı gelmek Kopf stehen; kein Glück haben;baş aşağı gitmek eine böse Wendung nehmen, fam schief gehen;baş başa allein, unter vier Augen;baş başa vermek sich zusammensetzen (zur Beratung);baş belası Ungemach n; Person Quälgeist m;baş bulmak ÖKON einen Überschuss haben;baş dayanağı AUTO Kopfstütze f;baş döndürücü fig Schwindel erregend;-le baş edememek nicht fertig werden (mit);baş göstermek erscheinen, auftreten; Aufstand ausbrechen;başım, başın, başı usw eine Umschreibung für die Person selbst;-in baş(ını) göz(ünü) yarmak fig radebrechen A;-e baş kaldırmak sich erheben gegen;-den baş kaldırmamak pausenlos sitzen ( oder arbeiten);-e baş ko(y)mak sich einer Sache (D) hingeben;baş köşe Ehrenplatz m;-e baş sallamak einverstanden sein (mit);baş üstüne jawohl!; zu Befehl!; mit Vergnügen!;-e başa çıkmak fertig werden (mit);başa geçmek an die Spitze treten;başı açık barhäuptig;başı bağlı gebunden (z.B. verheiratet);başı belaya girmek (oder düşmek) in Not geraten;baş çekmek der Initiator sein; ein Spiel leiten;başımla beraber sehr gern;başın(ız) sağ olsun! mein Beileid!;başına pro Kopf; allein, für sich;iş başına an die Arbeit;tek başına ganz allein;başına buyruk selbstherrlich;-i başına geçirmek sich (D) aufsetzen (Mütze usw);bş-i b-nin başına geçirmek jemandem eins auf den Kopf geben;-in başına gelmek passieren D (etwas Unangenehmes);vay başıma gelen(ler)! o weh!;bş-i b-nin başına kakmak jemandem etwas unter die Nase reiben;-in başına vurmak Wein jemandem zu Kopf steigen; Gas usw jemanden ganz benommen machen;bu dert benim de başımda fam das ist auch mein Problem;b-nin başından aşmak Arbeit jemandem zu viel sein;b-nin başından geçmek von jemandem erlebt/durchgemacht werden;başını kesmek köpfen A;başını alıp gitmek sich auf und davon machen;-in başını beklemek jemanden, etwas betreuen/bewachen;-in başını ezmek jemanden unschädlich machen;başını ortaya koymak seinen Kopf riskieren;başını taştan taşta vurmak sich (D) den Kopf einrennen; sich (D) die Haare raufen (vor Reue);-e/… için başını vermek kein Opfer scheuen für;başta taşımak große Ehre erweisen;baştan başa von einem Ende zum anderen; durch und durch; ganz;baştan aşağı von Kopf bis Fuß; gänzlich;baştan çıkmak auf die schiefe Bahn geraten; aus der Fassung geraten;baştan savmak sich um nichts kümmern;baştan savar flüchtig; undeutlich;baştan vurulmuş am Kopf verwundetmasanın başına otur! setz dich an den Tisch!;iş başına! ran an die Arbeit!;başında an (D), bei;masa başında çalışıyor sie arbeitet am Tisch;ay başında (am) Anfang des Monats;-in başında durmak dabeistehen; fam überwachen -
13 baş
бас (м)* * *1.1) голова́ тж. перен.başım ağrıyor — у меня́ боли́т голова́
2) головна́я / нача́льная часть (чего-л.)yazının başı — нача́ло статьи́
3) глава́, руководи́тельekip başı — руководи́тель брига́ды
4) верши́на, маку́шка5) голо́вка (чего-л.)çıban başı — голо́вка чи́рья
6) нача́ло (чего-л.)ay başında — в нача́ле ме́сяца
hafta başı — нача́ло неде́ли
7) голо́вка ( при перечислении как счётное слово)beş baş soğan — пять голо́вок лу́ка
otuz baş koyun — три́дцать голо́в ове́ц
8) мор. нос, носова́я часть ( корабля)9) пла́та посре́днику ( при обмене денег)2.1) гла́вный, ста́ршийbaş aktör — веду́щий актёр
2) гла́вный, основно́й3. = başına, başındaparlamentonun baş vazifesi — гла́вная зада́ча парла́мента
у, к, за, о́коло, вокру́гbaşınà üşüşmek — собра́ться, столпи́ться о́коло...; собра́ться, столпи́ться вокру́г кого-чего
iş başına — за де́ло
masa baş ına — за стол, к столу́
ocak başında — у очага́
başta — а) в нача́ле, снача́ла; б) во главе́
baştan — снача́ла, сно́ва
baştan başa — с нача́ла до конца́, целико́м
••- baş ağrısı
- başını ağrıtmak
- başını alamamak
- başını alıp gitmek
- başından aşağı kaynar sular dökülmek
- baştan aşağı
- baştan ayağa
- başından aşkın
- başından atmak
- baş bağlamak
- baş başa
- başını bağlamak
- başında beklemek
- başı belâya girmek
- başını belâya sokmak
- başına bir hâl geldi
- başında bulunmak
- başta bulunmak
- başından büyük işlere girişmek
- baştan çıkarmak
- başına çıkarmak
- başa çıkmak
- başına çıkmak
- başına çorap örmek
- başını derde sokmak
- başı dertte
- başına devlet kuşu konmak
- başının dikine gitmek
- başını dinlemek
- başı dönmek
- başında durmak
- başının etini yemek
- başa geçmek
- başına geçmek
- başta gitmek
- başı göğe ermek
- baş göstermek
- başını istemek
- başına iş açmak
- baş kaldırmak
- baş kaldırmamak
- başını kaldıramamak
- başını kaşımağa vakti olmamak
- başını koltuğunun altına almak
- baş komak
- baş koymak
- başından korkmak
- başını kurtarmak
- başınız sağ olsun!
- başına sarmak
- baştan savmak
- başını taştan taşa vurmak
- baş tutmak
- başı tutmak
- baş üstüne!
- başını vermek
- başına vurmak
- başını yemek
- başı yukarıda
- başı yumuşak
- en başta -
14 unten
1) dort/da \unten orada/şurada aşağıda;nach \unten aşağı(ya);von \unten aşağıdan;von oben bis \unten yukarıdan aşağıya;rechts/links \unten sağda/solda aşağıdavon oben bis \unten baştan aşağı;sie musterte ihn von oben bis \unten onu baştan aşağı süzdü;mit dem Gesicht nach \unten yüzükoyun3) ( im Text)\unten genannt aşağıda adı geçen;siehe \unten aşağıya bakınız;weiter \unten daha aşağıda4) ( Hierarchie)sie hat ganz \unten angefangen kariyerine en alt basamaktan başladıer lebt \unten im Bayern güneyde Bavyera'da oturuyor6) ( fam)wir sind bei ihm \unten durch gözünden düştük; -
15 fond
n m1 bas dip [dip]2 derinlik [deɾin'lic]◊Il y a assez de fond pour plonger. — Atlamak için yeterince derin
3 bout dip [dip]4 arrière-plan arkada görünen5 derrière un son fon müziği6 base içyüzü◊C'est le fond du problème. — Sorunun içyüzü işte bu.
7 à fond derinliğine8 au fond / dans le fond aslında◊Au fond, tu as raison. — Aslında, sen haklısın.
9 de fond en comble baştan aşağı10 ski de fond düzlük kayağı -
16 весь
tüm,bütün,hep,tamam; baştan başa,boydan boya,tümüyle; her şey;herkes* * *мест.1) (вся, все, всё) tüm, bütün, hep, top, tamamпо всему́ го́роду — kentin her yanında / dört bir yanında
мы обошли́ весь го́род — şehri baştan aşağı dolaştık
прочеса́ть весь лес — ormanı karış karış / boydan boya taramak
фотогра́фия / портре́т во весь рост — boy resmi
всей семьей — ailece, evcek
у нас вся семья́ така́я, у нас в семье́ все таки́е — biz ailece öyleyizdir
истра́тить все (свои́) де́ньги — parasının tümünü / hepsini harcamak
не кричи́, все прохо́жие на тебя́ смо́трят — bağırma, gelip geçen herkesi kendine baktırıyorsun
треть всех по́данных голосо́в — toplam oy'un üçte biri
за всё ле́то мы так и не встре́тились — koca bir yaz bir kez olsun görüşemedik
он всю (свою) жизнь рабо́тал — ömrü / hayatı boyunca çalıştı
вся его́ жизнь прошла́ в борьбе́ — hayatı hep savaşımla geçti
э́тот проце́сс продолжа́ется всю жизнь — bu süreç tüm yaşam boyu sürer
со всей эне́ргией — olanca enerjisiyle
все де́сять книг — on kitabın onu da
со всех сторо́н — dört bir yandan
2) ( целиком) baştan başa, boydan boya; tümüyleон весь в пыли́ — üstü başı toz içinde
он весь дрожи́т — her tarafı titriyor
он весь ушёл в рабо́ту — kendini tamamen işe verdi
3) ( всё) → сущ., с herşeyвсё и́ли ничего́! — ya hep ya hiç!
ты для меня́ всё — sen benim herşeyimsin
всё э́то ложь! — hep yalan!
всё, что у него́ есть (о состоянии, имуществе) — elinde avucunda nesi varsa, nesi var nesi yok, varı yoğu
всё, что он мо́жет сде́лать, э́то... — yapabileceği,...maktan öteye geçemez
у меня́ всё; э́то всё, что я хоте́л сказа́ть — diyeceğim bu kadar
4) ( все) → сущ., мн. herkes; (el)âlemвсе как оди́н — tek adammışçasına
э́то все зна́ют — bunu herkes biliyor
все на тебя́ смо́трят — elâlem sana bakıyor
(вы) все в сбо́ре? - Все. — hep tamam mısınız? Tamamız.
а нельзя́ нам всем вме́сте пое́хать? — hep gitsek olmaz mı?
сло́вно все слепы́е — sanki âlemin gözü yok
5) (при сравн. ст.)лу́чше всего́ приходи́ за́втра — en iyisi yarın gel
бо́льше всего́ он любит ле́то — en çok yazı sever
ху́же всего́ то, что... — işin en fena tarafı şudur ki...
••он весь в отца́ — babasının burnundan düşmüş
всё равно́ (так или иначе) — nasıl olsa
всё равно́ узна́ю — nasıl olsa öğrenirim
его́ всё равно́ вы́гнали бы — nasıl olsa kovulacaktı
всё равно́ (тем не менее) — gene (de)
всё равно́ не найдёт — gene de bulamaz
всё равно́! — hepsi bir!
мне всё равно́ — bana göre hava hoş
рабо́тать так - всё равно́, что ничего́ не де́лать — böyle çalışmak hiç bir şey yapmamakla birdir
-
17 конец
son* * *мконе́ц ни́тки — ipliğin ucu
противополо́жный коне́ц коридо́ра — koridorun öte başı
мы шли в са́мом конце́ — biz en arkada yürüyorduk
коне́ц ме́сяца — ayın sonu
коне́ц ле́та — yazın sonu
в конце́ ле́та — yaz biterken
2) (смерть, кончина) sonему́ прихо́дит коне́ц — sonu yaklaşıyor / geliyor
3) разг. yol, mesafeпое́здка в оди́н коне́ц — tek istikamet yolculuğu
пое́здка в о́ба конца́ — gidiş dönüş yolculuğu
••до конца́ — sonuna kadar
говори́ть без конца́ — durmadan konuşmak
из конца́ в коне́ц — bir uçtan bir uca, bir baştan bir başa
в конце́ концо́в — en son, en sonunda
аплодисме́нтам не́ было конца́ — alkış bitmek bilmiyordu
со всех концо́в све́та — dünyanın dört bir bucağından / yanından
на друго́м конце́ све́та — dünyanın öbür ucunda
каза́лось, доро́ге не бу́дет конца́ — yol git git bitmiyordu; yol bitip tükenmek bilmiyordu
э́тому ле́су нет конца́-кра́ю — bu orman uçsuz bucaksız
дава́й запла́тим и де́лу коне́ц! — parayı verelim gitsin!
э́то положе́ние оши́бочно от нача́ла до конца́ — bu tez baştan aşağı yanlıştır
положи́ть коне́ц чему-л. — (bir) son vermek; paydos demek
-
18 Kopf
1) ( Körperteil, Nagel\Kopf, Nadel\Kopf) kafa, baş;zehn Euro pro \Kopf adam başına on euro;\Kopf an \Kopf kafa kafaya, başa baş;aus dem \Kopf kafadan;\Kopf hoch! üzme tatlı canını!;etw auf den \Kopf stellen bir şeyi altüst etmek;sie stellten das ganze Haus auf den \Kopf bütün evi altüst ettiler;\Kopf und Kragen riskieren kellesini koltuğuna almak, başını ortaya koymak;das will mir nicht in den \Kopf bunu aklım almıyor;das kann ich im \Kopf rechnen bunu kafamdan hesaplayabilirim;mit rotem \Kopf dastehen kıpkırmızı kesilmek;von \Kopf bis Fuß baştan aşağı;sie ist ein kluger \Kopf o akıllı birisidir;sie hat ihren eigenen \Kopf o kendi bildiğini okur;er ist nicht auf den \Kopf gefallen kafası boş değil;den \Kopf in den Sand stecken deve kuşu gibi başını kuma sokmak [o gömmek];mit dem \Kopf durch die Wand wollen kafasının dikine gitmek;es kann nicht immer nur nach deinem \Kopf gehen her şey senin istediğin gibi olamaz;einen kühlen \Kopf bewahren serin kanlı olmak;nicht ganz richtig im \Kopf sein ( fam) kafadan kontak olmak, aklından zoru olmak;das geht mir durch den \Kopf bu, aklımdan geçiyor;mir brummt der \Kopf ( fam) başım çok ağrıyor;mir raucht der \Kopf ( fam) kafam dumanlandı;der Erfolg ist ihm zu \Kopf(e) gestiegen başarı onun başına vurdu;ich war wie vor den \Kopf gestoßen beynimden vurulmuşa döndüm;jdm den \Kopf verdrehen ( fam) birinin beynine girmek, birini baştan çıkarmak;das kann dich den \Kopf kosten (a. fig) bu, senin başını yakabilir;er hat sein ganzes Geld auf den \Kopf gehauen ( fam) bütün parasını har vurup harman savurdu;was man nicht im \Kopf hat, das hat man in den Beinen ( fig) o ( fam) akılsız başın cezasını ayak çeker, akılsız iti [o köpeği] yol kocatır2) (Brief\Kopf) başlık; ( bei Münze) tu(ğ) ra;\Kopf oder Zahl? tura mı yazı mı? -
19 взгляд
м1) bakışбро́сить взгляд — bir göz atmak
все взгляды бы́ли устремлены́ на него́ — bütün gözler ona çevrilmişti
встре́титься взглядом с кем-л. — biriyle göz göze gelmek
не́жный взгляд — şefkat dolu gözler, tatlı bir bakış
2) görüşполити́ческие взгляды — politik / siyasal görüşler
борьба́ с отста́лыми взглядами — geri zihniyetlere karşı savaşım
••на мой взгляд — bana göre, kanımca
на пе́рвый взгляд — ilk bakışta
с одного́ / пе́рвого взгляда — bir bakışta
изме́рить взглядом — baştan aşağı süzmek
-
20 измерять
См. также в других словарях:
baştan aşağı — zf. Tamamen Nasıl birden düşerse bir ağaca yıldırım / Beni baştan aşağı çarpar o lahza inme F. N. Çamlıbel … Çağatay Osmanlı Sözlük
aşağı — is. 1) Bir şeyin alt bölümü, zir, yukarı karşıtı 2) Eğimli bir yerin daha alçak olan yeri 3) sf. Bir yere göre daha alçak yerde bulunan Aşağı katı, sakin ve daha sıcak olduğu için seçtik. A. Gündüz 4) sf. Bayağı, adi 5) sf., mec. Niteliği düşük,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
baştan — zf. Başından alarak, bir kez daha, yeniden Konuyu baştan anlatayım. Birleşik Sözler baştan aşağı baştan başa baştankara baştan savma baştan sona yeni baştan … Çağatay Osmanlı Sözlük
aşağı yukarı — zf. 1) Bir baştan bir başa 2) Tama yakın, yaklaşık olarak Bu heykeli açmak için aşağı yukarı bir seneden beri münasip bir fırsat kollanıyordu. R. N. Güntekin Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller aşağı yukarı yürümek … Çağatay Osmanlı Sözlük
aşağı yukarı yürümek — bir baştan bir başa yürümek … Çağatay Osmanlı Sözlük
a'dan z'ye (kadar) — baştan aşağı, tamamen, tamamıyla, bütünüyle Evini a dan z ye değiştirdi … Çağatay Osmanlı Sözlük
sucuk gibi olmak (veya ıslanmak) — baştan aşağı ıslanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
HATME — Baştan aşağı (bütün Kur ân ı Kerimi) okuyup bitirmek. * Bir arada muayyen bir şeyi okuyup bitirmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
SERTAPA — f. Baştan ayağa. Baştan aşağı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
dip doruk — zf. Baştan aşağı, dipten tepeye kadar … Çağatay Osmanlı Sözlük
senaryo — is., Fr. scénario 1) Tiyatro oyunu, piyes, film, dizi film vb. eserlerin sahnelerini ve akışını gösteren yazılı metin Şuuraltında yaşayan senaryo, kocasının yanlış rol oynaması ile baştan aşağı değişti. M. Ş. Esendal 2) mec. Bir olayı başka bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük